ISSN 2149-4983 | e-ISSN: 2149-9306
 
 
Volume : 9 Issue: 2 Year : 2023
 
: 8 (1)
Volume: 8  Issue: 1 - 2022
Hide Abstracts | << Back
1.Cover

Page I

2.Editorial Board

Pages II - VI

3.Contents

Page VII

ORIGINAL RESEARCH
4.The Relationship among Dysfunctional Attitudes and Automatic Thoughts, General (Mental) Health Status and Health Promotion Behaviors of Women: A Structural Equation Modelling Approach
Nuriye Yıldırım Şişman
doi: 10.55646/jaren.2022.26214  Pages 1 - 9
Amaç: Bu çalışmanın amacı, kadınların işlevsel olmayan tutumları, otomatik düşünceleri, genel (mental) sağlık durumları ile sağlığı geliştirme davranışları arasındaki ilişkileri incelemektir.
Yöntem: Araştırmanın tipi kesitsel ve tanımlayıcı ilişkisel araştırma desenidir. Araştırılan ilişkiler, yapısal eşitlik modeli yaklaşımıyla çok değişkenli olarak incelenmiştir.
Bulgular: Kadınların genel sağlık durumlarını indirekt olarak işlevsel olmayan tutumları ve direkt olarak otomatik düşüncelerinin etkilediği belirlenmiştir. Bu etkileşiminde sağlığı geliştirme davranışlarını etkilediği görülmektedir. İşlevsel olmayan tutumların genel sağlık üzerindeki direkt etkisi anlamlı bulunmamışken, işlevsel olmayan tutumlar ve otomatik düşünceler arasında anlamlı ve pozitif ilişki bulunmuştur. Mental sağlık durumu iyileştikçe sağlıklı yaşam biçimi davranışları da olumlu olarak etkilenmektedir.
Sonuç: Bu çalışmanın en temel sonucu, indirekt olarak işlevsel olmayan tutumlar, otomatik düşünceler üzerinde yapılacak değişimlerle, sağlıklı yaşam biçimi davranışlarının oluşturulabileceğinin gösterilmesidir.
Aim: The aim of researcher was to investigate the relationships of dysfunctional attitudes, automatic thoughts of women with their mental health states and health-promoting behaviors.
Methods: Study used a cross-sectional to test the relationships between variables. Studied variables were investigated by a multivariate analysis using a structural equation modeling approach.
Results: Women’s mental health states were indirectly affected by dysfunctional attitudes and directly affected by automatic thoughts. This interaction affected health-promoting behaviors. While the direct effect of dysfunctional attitudes on mental health was not significant, a significant positive correlation was found among dysfunctional attitudes, automatic thoughts. As the mental health state improved, healthy lifestyle behaviors were positively affected.
Conclusion: The major finding with this study the demonstration that healthy lifestyle might be generated indirectly by changes in dysfunctional attitudes and automatic thoughts.

5.Evaluation of Individual Innovative Characteristics and Problem-Solving Skills of Students
Semra Açıksöz, Merdiye Şendir, Hamiyet Kızıl, Ela Yılmaz Coşkun
doi: 10.55646/jaren.2022.30932  Pages 10 - 19
Amaç: Bu çalışmanın amacı; sağlık bilimleri alanında öğrenim gören öğrencilerin bireysel yenilikçilik özellikleri ve problem çözme becerilerinin değerlendirilmesidir.
Yöntem: Bu araştırma tanımlayıcı türdedir. Araştırmanın evrenini; üç farklı üniversitede sağlık bilimleri alanında ön lisans ve lisans öğrenimi gören öğrenciler oluşturmuştur (N=967). Araştırmada örneklem seçimine gidilmemiş, evreni oluşturan tüm öğrencilere ulaşılması hedeflenmiştir. Çalışma verilerinin toplandığı tarihlerde okulda olan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 608 öğrenci örnekleme dahil edilmiştir. Araştırmada veri toplama aracı olarak; Öğrenci Tanıtıcı Özellikler Formu, Bireysel Yenilikçilik Ölçeği ve Problem Çözme Envanteri kullanılmıştır. Elde edilen veriler SPSS programı kullanılarak analiz edilmiştir.
Bulgular: Çalışmaya katılan öğrencilerin yaş ortalaması 20.66±2.34 yıl olup, %67,1’i (n=408) kadın, %32,1’i (n=195) Anadolu-Fen lisesi mezunu ve %66,0’ı (n=401) ön lisans programına kayıtlıdır. Öğrencilerin, %71,2’si (n=433) bölümünü isteyerek seçtiğini ve %87,3’ü (n=531) ilk üç tercihi arasında yer verdiğini bildirmiştir. Öğrencilerin teknolojik araç olarak sıklıkla akıllı telefonu (%93,3, n=597) ve günde 3-4 saat arasında (%30,8, n=187) bir süre ile kullandıkları belirlenmiştir. Çalışmaya katılan öğrencilerin bireysel yenilikçilik düzeyi puanı 67.13±8.19; problem çözme becerisi puanı ise 89.82±19.23 olarak saptanmıştır. Bireysel yenilikçilik düzeyinin problem çözme becerisi üzerinde pozitif belirleyici etkisinin bulunduğu ve herhangi bir hobi varlığının bu durumu olumlu yönde etkilediği belirlenmiştir.
Sonuç: Çalışmamızda sağlık alanında öğrenim gören öğrencilerin bireysel yenilikçilik özelliklerinin sorgulayıcı kategoride olduğu ve problem çözme becerileri konusunda kendilerini orta düzeyde yeterli olarak algıladıkları saptanmıştır. Bu iki beceri arasında pozitif ilişkinin olması, eğitimde bu becerilerin geliştirilmesine yönelik planlanmaların yapılmasına işaret etmektedir. Özellikle interaktif eğitim yöntemlerinin tercih edilmesi, öğrenciler için hobi olanaklarının artırılması, inovatif çalışma ortamlarının düzenlenmesi ve bu alanda daha fazla sayıda çalışma yapılması önerilir.
Purpose: The purpose of this study is to evaluate the individual innovative characteristics and problem-solving skills of students who are studying in health sciences.
Methods: This research is descriptive. A sample of 608 students who were at school at the time of collection of the study data and who agreed to participate in the survey were included. Three data collection methods were employed: 1) A socio-demographic questionnaire, 2) Individual Innovativeness Scale, 3) Problem Solving Inventory.
Results: The individual innovativeness level score of the students participating in the study was 67.13 ± 8.19; and the problem-solving skill score was 89.82 ± 19.23.
Conclusions: The students perceived their individual innovativeness level in the questionable category and perceived themselves as moderately competent in problem solving skills. The positive relationship between these two skills suggests that plans for the development of these skills in education should be made.

6.Evaluating the Individualized Care Perceptions of Patients and Nurses
Aylin Aktaş Özakgül, Rengin Acaroğlu, Merdiye Şendir, Nurdan Yalçın Atar, Zehra Eskimez
doi: 10.55646/jaren.2022.55376  Pages 20 - 28
Amaç: Bu çalışma; hastaların ve hemşirelerin, bireyselleştirilmiş hemşirelik bakımına ilişkin algılarını belirlemek ve aralarındaki farklılıkları incelemek amacıyla gerçekleştirildi.
Yöntem: Tanımlayıcı, kesitsel ve karşılaştırmalı türde planlanan çalışmanın verileri; bir Üniversite Hastanesi’nin İç Hastalıkları ve Cerrahi Birimlerinde, bilgilendirme sonrası çalışmaya katılmayı kabul eden 102 hasta ile 102 hemşireden elde edildi. Verilerin toplanmasında, Bilgi Formunun yanı sıra Bireyselleştirilmiş Bakım Skalası-B Hemşire ve Hasta versiyonları kullanıldı. Verilerin değerlendirmesinde SPSS 16.0 paket programında yüzdelik, ortalama, bağımsız gruplar t testi, Kruskal-Wallis testi ve Mann Whitney-U testi kullanıldı.
Bulgular: Hastaların BBSB toplam puan ortalaması 4.52±0.62, hemşirelerin BBSB toplam puan ortalaması ise 4.24±0.62 idi. Hastaların kendi bakımlarında bireysellik algıları, hemşirelerin bu hastaların bakımını bireyselleştirme algılarına göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulundu (p˂0.01). Ayrıca lisansüstü eğitim mezunu hemşirelerin Karar Verme Kontrolü alt boyut madde puan ortalamasının, diğer mezunlara göre istatistiksel olarak anlamlı farklılıkla daha yüksek olduğu saptandı (p≤0.01).
Sonuç: Hastaların kendilerine sunulan hemşirelik bakımını yüksek düzeyde bireyselleştirilmiş olarak algıladıkları; dolayısı ile hemşirelik bakımından memnun oldukları, hemşirelerin ise bu hastalara verdikleri hemşirelik bakımını bireyselleştirerek sunduğunu algıladıkları görüldü.
Objectives: This study was conducted to determine the individualized nursing care perceptions of patients and nurses and to examine the differences between them.
Methods: The data of this descriptive, cross-sectional and comparative study were obtained from 102 patients and 102 nurses who agreed to participate in the study after informing, in the Internal Diseases and Surgery Units in a university hospital. Information Form and Individualized Care Scale-B (ICS-B) Nurse and Patient versions were used to collect the data. In the data assessment, percentage, mean, independent samples t-test, Kruskal-Wallis test and Mann-Whitney U test were used in the SPSS 16.0 package program.
Results: The patients’ ICSB total mean score was 4.52±0.62, while the nurses’ ICSB total mean score was 4.24±0.62. Individuality perception in care was found to be statistically significantly higher in the patients compared to the nurses’ perception on individualized patient care for these patients (p˂0.01). Also, it was determined that the item mean score of the Decision-making Control subscale was statistically significantly higher in the nurses with postgraduate education compared to the other graduates (p≤0.01).
Conclusion: It was observed that the patients perceived the nursing care offered to them as highly individualized way and thus they were satisfied with nursing care, while the nurses perceived the nursing care they provided to these patients in an individualized way.

7.The Relationship Between Nursing Students’ Psychological Empowerment and Assertiveness
Sevim Şen, Hediye Arslan Özkan, Emir Avşar
doi: 10.55646/jaren.2022.92259  Pages 29 - 37
Giriş: Atılganlık kaliteli sağlık hizmeti için önemli bir beceridir. Psikolojik güçlendirme ise bireylerin hedeflere başarıyla ulaşma konusunda güven duymalarını sağlayan içsel bir motivasyondur. Bu araştırmanın amacı hemşirelik öğrencilerinin psikolojik güçlendirme ve atılganlık düzeyleri ile ilişkisini belirlemektir.
Yöntem: Veri toplamak için Bilgi Formu, Psikolojik Güçlendirme Ölçeği ve Rathus Atılganlık Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler (frekans, yüzde, ortalama, standart sapma ve cronbach alfa vb), gruplar arasındaki fark için t testi, anova testi ve Kolmogorov-Smirnov testi kullanılmıştır.
Bulgular: Araştırmaya katılan öğrencilerin yaş ortalaması 20.93±1.26, %91.4’ü kadındır. Psikolojik güçlendirme ve atılganlık envanteri toplam puanları arasında en yüksek ortalama puanın ikinci sınıf öğrencilerinde olduğu tespit edilmiştir. Hemşirelik öğrencilerinin atılganlık düzeyi ile psikolojik güçlendirme arasında anlamlı fark bulunmuştur.
Sonuç ve Öneriler: Psikolojik güçlendirmenin teşvik edilmesi atılganlık becerilerinin arttırılmasına katkı sağlayabileceği düşünülmektedir. Bu çalışma psikolojik güçlendirme ve atılganlık düzeyi ile ilişkisinin belirlenmesinde ve bu konuların hemşirelik eğitim müfredatında yer verilmesi gerekliliğini vurgulamak için önemlidir.
Objectives: Assertiveness is a significant skill for a qualified health service. Psychological empowerment, on the other hand, is an intrinsic motivation providing self-confidence for the individuals to reach their goals sucessfully. The aim of this research is to determine the relationship between nursing students’ psychological empowerment and assertiveness.
Methods: In order to collect data, Information Form, Psychological Empowerment Scale and Rathus Assertiveness Scale have been used. Descriptive statistics (frequency, percentage, mean, standard deviation and cronbach alpha etc.), t test, anova test and Kolmogorov-Smirnov test were used in the analysis of the data.
Results: The mean age of the students participating in the research was 20.93±1.26, 91.4% of these students were females. The highest mean point between the psychological empowerment and assertiveness inventory was observed in the Second Grade students. A significant difference was found between the assertiveness level of nursing students and psychological empowerment.
Conclusions: It is thought that encouragement of psychological empowerment will contribute to increase the assertiveness skills. This study is crucial in determining the relationship between psycological empowerment and assertiveness and in emphasizing the necessity of including this subject in the nursing education curriculum.

REVIEW
8.Urinary Incontinence Related Factors in Postpartum Period
Elif Zahide Çelebi, Ergül Aslan
doi: 10.55646/jaren.2022.77044  Pages 38 - 44
Üriner inkontinans yaygın görülen bir sağlık problemidir. Üriner inkontinans gelişiminde gebelik, doğum ve doğumla ilişkili faktörlerin önemli rol oynadığı belirtilmektedir. Doğum şekline bakıldığında vajinal doğumun önemli bir risk faktörü olduğu görülmektedir. Yapılan çalışmalar üriner inkontinans görülme oranının vajinal doğumda sezaryene göre fazla olduğunu göstermektedir. Vajinal doğumun pelvik taban üzerinde etkisinin büyük olduğu, mesane boynu desteğini zayıflattığı ve innervasyonu tehlikeye attığı belirtilmektedir. Özellikle doğuma bağlı faktörlerin üriner inkontinans ile ilişkili olduğu ileri sürülmektedir. Bu derlemede, postpartum dönemde üriner inkontinans ile ilişkili faktörler, güncel literatür doğrultusunda incelenmiştir.
Urinary incontinence is a common health problem. Pregnancy, labor and birth related factors play an important role in the development of urinary incontinence. When the mode of delivery is considered, it is seen that vaginal birth is an important risk factor. Studies have shown that the incidence of urinary incontinence is higher in vaginal birth compared to cesarean section. It is stated that vaginal birth has a great effect on pelvic floor, weakens bladder neck support and jeopardizes innervation. Especially factors that are related to the delivery have been suggested to be associated with urinary incontinence. In this review, the factors associated with urinary incontinence in the postpartum period were examined in the light of current literature.

9.Pelvic Floor Exercises in Maintaining Continence
Berna Kaya İbiş, Elmas Mutlugüneş Dönmez, Sezer Er Güneri
doi: 10.55646/jaren.2022.82612  Pages 45 - 50
Alt üriner sistem, mesane ve üretradan oluşmaktadır ve idrarı depolama ile boşaltma görevlerini yerine getirmektedir. Bu sistemde sorun oluşması, inkontinansa yol açmaktadır ve üriner inkontinans, dünyada 200 milyondan fazla bireyde ve özellikle kadınlarda daha yaygındır. Uluslararası Kontinans Topluluğu (ICS) tanımına göre üriner inkontinans (Üİ); istemsiz olarak herhangi bir idrar kaçırma şikayeti olup, bireylerin hayatını fiziksel, sosyal ve psikolojik olarak etkileyen ve hijyenik sorunlara yol açan önemli bir sağlık problemidir. Üriner inkontinans, kadın cinsel fonksiyon bozukluklarına bağlı cinsel disfonksiyona, depresyona, gece uyku bozukluklarına, iş yaşamında uzun toplantılara katılımda konsantrasyon sorunlarına, hijyen kaybına, komşu bölgelerde cilt problemlerine, tekrarlayan idrar yolu infeksiyonlarına, sosyal izolasyona, kendine güven ve saygı yitimine ve yaşam kalitesinin düşmesine sebep olabilmektedir. Üriner inkontinansın tedavi ve bakımında amaç; hastaların tekrar idrar tutabilir hale gelmesini (kontinansı) sağlamaktır. Pelvik taban kas eğitimi (PTKE), üriner inkontinansı olan kadınlarda konservatif tedavinin temelini oluşturur. Yapılan sistematik derlemelere göre, özellikle PTKE üriner inkontinansta ilk tedavi seçeneğidir. PTKE ile üretra ve mesanenin desteğinin artırılıp üretra etrafındaki sfinkter aktivitesinin iyileştirilmesi amaçlanır. Üriner inkontinansı olan kadınlara, hastalıkla ilgili yapılan bilinçlendirmenin ve pelvik egzersizlerin yaşam kalitesini artırdığı söylenebilir.
The lower urinary system consists of the bladder and urethra and performs the tasks of storing and emptying urine. Problems with this system lead to incontinence, and urinary incontinence is more common in more than 200 million individuals and especially among women in worldwide. According to the International Continence Society (ICS) definition, urinary incontinence (UI); It is an unintentional complaint of urinary incontinence, which is an important health problem that affects individuals’ lives physically, socially and psychologically and causes hygienic problems. Urinary incontinence, sexual dysfunction due to female sexual dysfunction, depression, night sleep disorders, participation in long meetings in business life can cause concentration problems, loss of hygiene, skin problems in neighboring areas, recurrent urinary tract infections, social isolation, loss of self-confidence and respect, and reduced quality of life. The purpose of the treatment and care of urinary incontinence is to ensure that patients become urine retention (continence) again. Pelvic floor muscle training (PTKE) forms the basis of conservative treatment in women with urinary incontinence. According to the systematic reviews, PTKE is the first treatment option in urinary incontinence. With PTKE, it is aimed to increase the support of the urethra and bladder and improve the sphincter activity around the urethra. It can be said that women with urinary incontinence raise awareness about the disease and pelvic exercises to improve their quality of life.

LETTER TO THE EDITOR
10.Letter to the Editor
Adnan Özpek
doi: 10.55646/jaren.2022.84755  Pages 51 - 52
Abstract | Full Text PDF



*Journal of Academic Research in Nursing (JAREN) is Health Sciences University Gaziosmanpaşa Taksim Training and Research Hospital's publication. Published twice a year (June and December) in 2015 and continuing to be published three times a year in April, August and December from 2017 onwards. JAREN is indexed by Turkey Citation Index, ULAKBIM Turkish Medical Database and EBSCO CINAHL Complete.



 
Search
 
Copyright © 2022 JAREN